Tuesday, August 30, 2005

Hydra sokaklari

Cuma sabahi (burada hafta sonu persembe-cuma) erkenden kalkip yasadigimiz semt Hydra'da yürüyüse ciktik. Sicak bastirmadan, yollar otomobiller tarafindan isgal edilmeden yola koyulduk.
Baskent Cezayir'in eski fotograflarina bakinca sehrin son elli yildir pek degismedigi anlasiliyor.


Burada günlük hayatla ilgili pek cok düzenlemede Fransiz sistemi esas alinmis. Paris sehri nasil idari olarak "arrondissement"lara ayrilmis ise baskent Cezayir de "arrondissement"lara bölünmüs. Bu sisteme göre, Hydra ve cevresi de 13. "arrondisement"i olusturuyor.




Cezayir'in Fransiz isgali altinda oldugu yillarda burada dogan, burada yasayan Fransizlara "pied noir" diyorlar,"kara ayak". "Pied-Noir"larin icinde en taninmisi Albert Camus. Ancak Camus, Bagimsizlik Savasi'nda Fransizlari desteklediginden dolayi Cezayir'de pek sevilmiyor.

1926'da Cezayir nufusunun %15ini "pied noir"lar olusturuyormus. Fransiz nüfusu belli sehirlerde, özellikle Oran , Annaba, Sidi Bel-Abbas ve baskent Cezayir'de yogunmus.
1962'de Cezayir bagimsizligini kazaninca ülkeyi terk etmek durumunda kalmislar. Yaklasik 100.000 "pied noir" Cezayir'de kalmayi tercih ettiyse de Fransa'ya gidis 60li 70li yillar boyunca devam etmis. 198Olere gelindiginde Cezayir'de kalan "pied noir" sayisi 1000-2000 civarindaymis.
Dogum-evlilik vs ile ilgili belgelerini dahi alamadan buradan ayrilmak zorunda kalanlar Fransa'ya vardiklarinda Fransiz olduklarini ispat edememisler. Sonunda, 1970 yilinda Fransa hükümeti Cezayir hükümetinden, Fransizlara dair tüm kayitlarin verilmesini istemis ancak köylerde tutulan kayitlarin eksik olmasi yüzünden bugün bile kimliklerini ispat edemeyenler varmis.



Hydra, büyükelciliklerin yogun oldugu bir bölge. Bu yüzden özellikle 90li yillardaki ic savas süresince sehrin en güvenli semtlerinden biriymis burasi.

Genelde bu civarda bahceli müstakil evler, üc dört katli apartmanlar var. Bazi evlerin kapilari özellikle dikkat cekici.







Bizim en begendigimiz evlerden biri asagidaki.

Wednesday, August 24, 2005

Gokyuzu


Fotograf: 22-08-2005

Soner 2004 yilinin Ocak ayinda iki haftalik bir is icin buraya ilk gelisinde, hic unutmuyorum, telefonda bana gokyuzunun ne kadar genis, mavinin ne kadar parlak oldugunu anlatmisti. Bugunlerde gokyuzu piril piril. Her sabah, uyanir uyanmaz balkona cikip doyasiya gokyuzune bakiyoruz.



Fotograf: 17-08-2005

*

Bu aksam Robert Wyatt'i dinledik. - Solar Flares Burn For You -

Friday, August 19, 2005

Kirmizi çiniler

Murat Belge'nin kitabinda kirmizi cinilerin anlatildigi bolum ilgi cekiciydi.


"Kanuni saltanatinin ilk bir kac yilina rastlayan en onemli olay kirmizi rengi uygulama yonteminin bulunmasidir. "Mercan" ya da "domates" kirmizisi dedigimiz bu renk Bati'da "Armenian" veya "Dogu" hatta "Antwerp" kirmizi olarak da bilinir. "Ermeni" denmesi, Iznik'te bulusu yapan ustalarin Ermeni olmasindan ileri geliyor olabilir.

Kirmizi cok temel bir renk, hele bu gibi susleme islerinde carpiciligi nedeniyle cok onemli oldugu icin, eksikligi de herhalde cok hissediliyordu. Ama bu sanatta bu rengi uretmenin buyuk teknik zorluklari vardi. Nitekim soyle altmis, yetmis yil sonra kirmizi ciniler kaybolup gitti ve bir daha bu nitelikte kirmizi uretmek mumkun olmadi. Bunun en akla yakin aciklamasi, teknigi bulan ustanin sirrini kiskanclikla saklamasi ve onunla birlikte ölüp gitmis olmasidir.





Iyi bir rastlanti sonucu Kanuni Suleyman'in gorkemli saltanati, Iznik atolyelerinde kirmizi rengin bulunmasi ve Mimar Sinan'in uzun hayati bulustular. Boylece Osmanli mimarlik tarihinin en guzel binalarini, cinicilik tarihinin en parlak ornekleriyle suslemek mumkun oldu. Sehzade turbeleri , Rustempasa ve Sokollu camileri , Suleymaniye ve Ayasofya turbeleri , Piyalepasa, Atik Valide ve Kilicalipasa camileri gibi bircok binada, biraz daha kiyida kosede kalan Takkeci Ibrahim Aga Camii'nde, boyle cinilere sahip olacagini hic beklemeyeceginiz Ramazan Efendi Mescidi'nde, Topkapi Sarayi'nin 3.Murad Has Odasi'nda ve tabii Edirne'deki Selimiye'de bu tarihin en guzel orneklerini gormek mumkundur."


Fotograf : Rustempasa Camisi,Kaynak: ARCHNET

Wednesday, August 17, 2005

Tarih



Resim: Mehmed Siyah Kalem


Istanbul'a son gidisimizde aldigimiz kitaplardan biri, Murat Belge'nin son kitabi Osmanli'da Kurumlar ve Kultur (Istanbul Bilgi Universitesi Yayinlari) idi. Yaklasik 500 sayfalik bu kitap, kendi icinde 3 bolumden olusuyor.

Birinci kitap Kronoloji'de, Osmanli'nin kurulusundan baslayarak 19.yuzyilin basina kadar gelisen olaylar anlatiliyor.
İkinci kitap Kurumlar'da , Hanedan , Divan-i Humayun , Seyfiye, Bahriye , İlmiye, Kalemiye , Toplum ve Ekonomi ele aliniyor.
Ucuncu kitap Kultur'de ise Osmanli doneminde Bilim ve Felsefe , Mimarlik ve Kentlesme , Edebiyat , Musiki ve Susleme Sanatlarina yer veriyor.

Aslinda bu bir ders kitabi. Bilgi Universitesi'nin yeni kuruldugu donemde , universitede henuz bir Tarih bolumu yokken ogretim uyeleri, ogrencilerin tarih bilgisini zayif bulduklari icin ek bir tarih dersi konmasini kararlastirirlar. Murat Belge de bu ise talip olur ve bir kac yil ust uste Osmanli tarihi dersi verir. Iste kitap, o ders notlarinin desifre edilmesiyle olusmus. Ancak bildigimiz "ders kitap" larindan cok farkli elbette.

Murat Belge, kitabin onsozunde de belirttigi gibi alisageldigimiz "mufredat"tan ve "resmi Osmanli tarihi" nden cok farkli bir anlayisla yaklasiyor konuya.
Daha ilk sayfalardan itibaren bazi kavramlarin , yillarca beynimize nasil yalan yanlis bir sekilde kazindigini fark ediyoruz. Sorgulayiciliktan uzak bir egitim anlayisi icinde , hangi savasin hangi yilda oldugu , savasin sonundaki anlasma maddelerinin neler oldugu ezberletilir de , ornegin 600 yillik bu imparatorlugun, hanedanin surekliligini nasil saglayabildigi , Osmanli toplumunun nasil bir toplum yapisina sahip oldugu soz konusu bile olmaz bizde.

"Bu kitabin bir merak uyandirarak , okuru konunun daha yetkin eserlerine yonlendirmesini istedim." diyor Murat Belge onsozde. Nitekim her bolumun sonunda, ileri okumalar icin bir kaynakca listesine yer vermis.

Kitabin akici bir sekilde okunmasinin ardinda yatan en onemli unsur , Murat Belge'nin kendine ozgu uslubu. Bir konuyu, ustelik Osmanli tarihi gibi girift bir konuyu sarih bir sekilde anlatabilmek ayri bir ustalik.
Kitabin fiyati biraz pahalica ( 65 YTL ) ama kesinlikle deger. Ufuk acici , etkileyici bir tarih kitabi.

Saturday, August 13, 2005

Balkon



Resim : Balkon am Gardasee (Bernd Schmidt)

Dun gece ARTE yine televizyonun karsisina kilitledi bizi. Bazi geceler, Soiree Thema adi altinda belli bir tema seciliyor ve secilen temayla ilgili belgeseller, filmler, forumlar yayinlaniyor. Dunku tema da, "balkon ve teras"tı.
Ilginc bir konumu var balkonun. Evin hem icinde, hem disinda. Gozlerden irak bir yer sunar size ya sokaktan gecen biriyle ya da karsi balkondakilerle gozgoze gelebilirsiniz her an.
Gerci balkonunu kullan(a)mayan, ona bir kiler, hangar gibi muamele eden, kapattiran, odasini genisletmeye,yer kazanmaya bakan da coktur ama onlari kendi hallerine birakalim, " balkoncu " lara bakalim biz. Enis Batur'un deyimiyle "dus odasi " sidir balkonlar; dunku belgesellerde de New York'tan, Barselona'dan, Paris'ten, Berlin'den, Fas'tan yaratici dusculer vardi. Balkonunu, terasini bahceye cevirenler, terasina projektor yerlestirip film gosterimi yapanlar,konser verenler...

Yaz gunlerinin en buyuk keyiflerindendir yenice yikanmis,serinlemis bir balkonda oturmak , sohbet etmek ; bir bahar gunu disarida sakir sakir yagmur yagarken balkonda cay icip yagmuru seyretmek , geceleri ay' a,yildizlara, ruzgarin oradan oraya surukledigi bulutlara bakmak.

Sahi, balkonlara bakarak o evlerde yasayanlarla ilgili az cok tahmin yurutmek mumkun mudur?

Kanser

11 Agustos 2005 tarihli Radikal gazetesinde bir haber vardi.

"Kanser vakalarının yuzde 35'inin beslenmeye bagli olduguna dikkat ceken Saglik Bakanligi Kanserle Savas Dairesi Baskanligi, sismanlarda kanser riskinin iki kat daha fazla oldugunu acikladi."

"Kanserle Savas Dairesi" tamlamasini gorunce bir an durup dusundum. Gectigimiz gunlerde okudugum satirlari animsadim.

"Hastaliklar ve onlarin tedavilerine yakistirilan metaforlarin hepsi,esit derecede igrenc ve tahrif edici degildir. Benim yok edilip silndigini gormeyi en cok (AIDS'in ortaya cikisindan beri daha da cok)istedigim metafor, askeri metaforlardir. Onun karsiti olan, tibbi kamu sagligi modeli de , sonuclari bakimindan herhalde en az onun kadar tehlikeli ve kapsamlidir, cunku boyle bir yaklasim yalnizca otoriter yonetimlere inandirici baski uygulama bahaneleri saglamakla kalmaz, ayni zamanda, ustu kapali bir sekilde devlet destegine sahip baskilar ve siddetin gerekliligini de akla getirir. Gelgelelim askeri imgelerin saglik ve hastalik uzerine dusunmeye etkisi de onemsiz sayilamaz. Askeri imge ve metaforlar herseyin velveleye verilmesine yol acar,tanimlari asiri derecede abartir ve hastalarin toplumdan afaroz edilip damgalanmasina ciddi derecede katkida bulunurlar."

Metafor olarak Hastalik, Susan Sontag (Cev. Osman Akinhay) Agora Kitapligi

Wednesday, August 10, 2005

Ruzgara dair

Ruzgarin ugultusuna uyandim dun gece. Gunes cekilir, ay dogar , gecenin koyu karanligi icinden kuvvetli bir ruzgar cikar bazen burada. Gunduz yaprak kipirdamamistir oysa. Gece , sanki ruzgari dogurmus ona emretmis gibidir. Oyle sert, oyle hoyrat eser ruzgar , savurur. Vaktiyle korsan denizcilerin bu topraklardan cikmis olmasi, bilmem bundan midir?
O ugultu, dokulen yapraklarin hisirtisi , carpan kapilar , pencereler , sokaga atilmis bir plastik sisenin oradan oraya yuvarlanarak cikardigi ses , bir de havanin bu ani degisiminin bende yarattigi tedirginlik, uykumu kacirdi. Kalktim , salona gectim. Bir kitabin sayfalari arasinda gezinirken sessizlik sardi her yani yeniden. Ruzgar, soyleyecegini soylemis gitmisti.
Bu ruzgarli gecelerin sabahinda ,balkonda , kaldirimlarda , arabalarin ustunde incecik bir kum tabakasi goruruz. Ruzgar, ardinda biraktigi kumu colden mi tasimistir buralara?
Bazen, ruzgarin ardindan incecik bir yagmur ciseler, gecer. Ruzgar bulutlari dagittiysa eger, sabaha piril piril olacaktir gokyuzu. O masmavi genislik, yasama sevinciyle dolduracaktir icimizi.

Monday, August 08, 2005

Modigliani

John Berger'in Selected Essays kitabinda Modigliani ile ilgili makaleyi okudum bugun.Sonra da internete girip Modigliani'nin resimlerine baktim, uzun uzun seyrettim naif,dalgin Modigliani kadinlarini.
Modigliani, resimlerinde ve heykellerinde gozleri silik tutuyor,belli belirsiz ciziyor.Bir rivayete gore bunun sebebi, bir kadinin gozlerini resmedebilmek icin onu cok yakindan tanimak gerektigine inanmasiymis.