Wednesday, July 19, 2006

Ekolojik pazar

Sali aksamindan bu yana İstanbul'dayiz.
Havalar güzel; dinlenmeye, buradaki islerimizi halletmeye calisiyoruz.


Bibik balkonda,Temmuz 2006

Cumartesi sabahi kahvaltimizi yapip yola düstük.
İstikamet Feriköydeki ekolojik halk pazariydi
Pazar henüz cok kücük olsa da, rengarenk, mis kokulu meyve ve sebzeler insanin aklini basindan aliyor, bir bakiyorsunuz eliniz kolunuz dolmus bile.
Her ürünün etiketinde, ürünün fiyatiyla beraber nereden geldigi ve hangi kurum tarafindan sertifikalandirildigi da yazili.

Ürünleri koklayip tatlarina bakabiliyorsunuz. Zaten hepsi birbirinden leziz. Üstelik fiyatlari da uygun. Örnegin domatesin kilosu 1.5 milyon, biberin kilosu bir milyon, bir bag semizotu iki milyon.

Neler neler almadik ki, sari domatesler, körpecik salataliklar, biberler, minik eksi elmalar... Görünen o ki, İstanbul'da bulundugumuz sürece bu pazara sIk
sIk gidecegiz.

Thursday, July 06, 2006

Bibik Cezayir’den bildiriyor

Baktim Isil güncellemiyor blog’unu, ben gectim bilgisayarin karsisina.
Havalar birkac gündür cok sicak burada.
Bu sicaklarda hic oyun oynayasim yok.
Isil’in yanina gidip kivriliyorum ben de.
Eskiden ayak ucuna yatardim, simdilerde karninin cevresinde yatmayi daha cok seviyorum. Isil hamileymis! Söylediklerine göre ben “abla” olacakmisim.
Ben coktaaan anlamistim zaten.
Birkac haftayi, mide bulantilari, halsizlik derken zor gecirdi ya simdi daha iyi . Ufaklik, Ocak ayinda aramiza katilacakmis. Ben anlamam ocaktan, subattan ama daha cook var. Pek bir heyecanli bizimkiler.
Sali günü yine yollara düsüyormusuz.
Of ! Yine beni su sevmedigim veterinere götürecekler, o da bana igne yapacak. Sonra ucaga binecegiz, bende hal kalmayacak! Gerci alistim ucaga binmeye ama o kalabaligi, gürültüyü kafam kaldirmiyor.
İstanbul’a gidiyoruz, yasasin! Bu evde ne balkon var, ne de disari cikmama izin var, biraz mutsuzdum o yüzden. Eve gidince yine bahceye cikip arkadasim Mavi’yle oynayacagim! Umarim beni unutmamistir. Siz Mavi’yi bilmezsiniz, bizim apartmanda yasiyor, mavi gözlü bir siyam.
İstanbul’da birkac gün kaldiktan sonra bizimkiler tatile cikacakmis. Ben evde birkac gün tek kalacagim. Isil’la Soner’i özlerim ama iyi olur bir yandan da, kafami dinlerim biraz. Merak etmeyin, daha önce de kalmistim evde tek basima. Radyoyu acik birakiyorlar, müzik falan dinliyorum. Sagolsun Yalcin gelip her gün suyumu, yemegimi veriyor. Gerci laf aramizda, ondan pek hoslanmiyorum cünkü her geldiginde benle oynamak istiyor! Neyse, ne yapalim, sayili gün cabuk gecer.
Bu günlük bu kadar olsun. Mutfaktan kokular geliyor, galiba Isil karpuz kesiyor. Karpuz, benim en sevdigim meyve, zaten bu sicakta baska sey yenmiyor. Benim simdi mutfaga gitmem lazim. Belki sonra yine yazarim.