Tuesday, October 30, 2007

Dünya Irak işgaline hazırlanırken, şimdi başımıza Kuzey Irak fatihi kesilenlerin savaşa katılmanın yararları üstüne kestikleri bakkal hesaplarının uğultusunda yine savaşın tanımını yapmaya çalışıyorduk.
Savaş hazırlığı, sansürüyle birlikte gelir. Savaşçı muktedirlerin kamuoyunu şehitlik mertebesinin kutsiyetine bir kez daha ikna etmesi, düşmanın canavarlığı üstüne dolduruşa getirip öfke ve nefreti körüklemesi sürecinde savaş karşıtı görüşler en iyi ihtimalle nanemolla demokratların mızmızlığı olarak yaftalanır. Bu savaş iklimini hazırlama aşamasında tehdit ve şantajlarla soluksuz bırakılan müstakbel şehit ve yakınlarının kafasında düşmanın cebren ezilmesinin şart olduğu konusunda en ufak bir kuşku yaratacak iletişim kanalları mümkün olduğunca sansürle tıkanır. Bu nedenle uygarlığıyla karşımızda sırıtaduran dünyanın en itici bulduğu kelimelerden biri BARIŞ olmuştur. Barışın savunulması, politik bir hareket olarak da en tehlikeli sistem karşıtlığı olarak görülür. Çünkü barışı savsöz olarak benimseyenler elbette sadece dünya üzerinde dostluk ve dayanışmanın sözcülüğünü üstlenmekle kalmayıp bütün sistemin işleyişini sorgulamakta, üstüne kurulu olduğu iktidar makinesini kurcalamaktadır.
Savaş, dünyanın hızına ayak uyduramayanların, yüzyıllar boyunca üstünde tepinilmiş insanların, kalabalık yapanların, kirli, çirkin, siyah olanların, işsiz, az beslenen, cahil olanların nüfusunu kontrol edebilmek için arada başvurulan bir temizlik harekâtıdır. Savaşlara yoksullar gönderilir. Yoksul ülkelerin yoksulları birbirine kırdırılır. Dünyanın dengesi yeniden kurulur.
Şimdi bu ülkenin yoksullarının birbirine kırdırıldığı lanetli bir mevsimden bir türlü geçemiyoruz.

No comments: